Episode Transcript
[00:00:00] Ebedi yaşama ulaşmak için, ebedi yaşamı tatmak için ne yapmam gerekiyor? Bugünkü Hristiyanlığın insanlar tarafından nasıl görüldüğünü daha iyi anlamamızı sağlıyor aslında bu arasındaki iki fark. Yanlış bir öğreti çok kötü sonuçlara sebep olabilir. Tanrı bu taştan olan yüreklerimizi çıkarıp yerine etten yürekler verecek. Birinci Adem günaha ikinci Adem yani İsa Mesih ise bizi tekrar Tanrı'ya götüren tek yoldur.
[00:00:32] Arkadaşlar merhaba, Tiranus'a tekrardan hoş geldiniz. Sizlerle benzetme serimize devam edeceğiz. Bugünkü paylaşacağım benzetme aslında birazcık taşlanmama farklı görüşlerin olacağı bir konu. Fakat çok bilinen, çok yaygın paylaşılan bir benzetme. İsa Meryeli.
[00:00:54] İsa Meryel'in hikayesi, ben Hristiyan hayatım boyunca, yaklaşık kaç yıl oldu şimdi bu, yaşam 20 yılı geçtik. 20 yıldır İsa Mesih'in yolunda yürüdüğüm 20 yıl boyunca bu hikayenin bana anlatımı sadece tek bir şekilde oldu. Ve elbette tek bir anlatım olduğu için o anlatım benim için en doğru anlatımdı. Çünkü tekti. Fakat burada sizinle paylaşacağım iki anlatım var. Ve benim düşüncem, bu yeni paylaşacağım, aslında yeni olmayan düşüncem. Yani bu ayetleri açıklarken ben bu ikinci açıklamayı benimsiyorum ve bunların nedenlerini paylaşacağım sizlerle. Fakat bu İsa Milyeli benzetmesinde, anlatımında iki hikaye de çok değerli. İkisinin de çok büyük benzerlikleri var fakat aynı zamanda ayrıldıkları bazı noktalar var. Bence bugünkü Hristiyanlığın insanlar tarafından nasıl görüldüğünü daha iyi anlamamızı sağlıyor aslında bu arasındaki iki fark. Sizlerin düşüncelerini merak ediyorum. Siz hangi anlatımı daha çok benimsiyorsunuz? Duymak isterim. Gelin isterseniz birlikte bakalım ve İsa Mesih'in sözleri, bizler de dileriz ki beden alsın. İsa Miriyeli. Hikayesi elbette bunu nerede paylaşıyor İsa Mesih? Bir dini lider geliyor, İsa Mesih'i sorguya çekmek istiyor. Bir kandırmak, bir zor durumda bırakmak istiyor İsa Mesih. Ve bir soru soruyor. Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras almak için ne yapmalıyım? İsa ona kutsa yasada ne yazılmıştır diye soruyor. Orada ne okuyorsun? Adam şöyle karşılık veriyor. Tanrı'nın Rabbi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün gücünle ve bütün aklını seveceksin. Komşunu da kendin gibi seveceksin. Bunu eski anlaşmadan elbette alıyor. Eski anlaşmada yasanın tekrarı 6-5 ve Leviller 19-18'de var olan ayetler bunlar. İsa Mesih de ona şöyle karşılık veriyor. Doğru yanıt verdin, bunu yap ve yaşayacaksın. Yaşayacaksın yani sonsuz hayat anlamında yaşamaktan bahsediyoruz burada. Bunu yap ve yaşayacaksın. Oysa adam kendini haklı çıkarmak isteyerek İsa'ya, peki komşum kim? Yani öyle bir şey cevap verecek ki bu komşum kim? Çünkü çok farklı komşuları vardı etrafında. O zaman yaşıyorsan komşun Romalılar Vardı. Senden farklı olan Gregler vardı. Farklı düşüncede olan. Çünkü şehirleri çok yakındı. Samiriyeliler var. Farklı gruplarda dini inançlar. Çok karmaşık bir bölgeydi elbette o bölge. Bugün de olduğu gibi. Ve İsa Mesih'i bu nedenle netleştirmeye çalışıyor. Tam olarak kimden bahsediyoruz burada? İsa onu şöyle yanıt veriyor. Adamın bir yer üşelimden Eriha'ya inerken haydutların eline düştü. Onu soyup dövdüler, yarı ölüp bırakıp gittiler. Bir rastlantı olarak o yoldan bir kain geçiyordu. Adamı görünce yolun öbür yanından geçip gitti. Bir levili de oraya varıp adamı görünce aynı şekilde geçip gitti. O yoldan geçen bir samir yeri ise adamın bulunduğu yere gelip onu görünce yüreği sızladı. Adamın yanına gitti. Yaralarının üzerine yağla şarap dökerek sardı. Sonra adamı kendi hayvanına bindirip hana götürdü. Onunla ilgilendi. Ertesi gün iki dinar çıkararak hancıya verdi. Ona iyi bak dedi. Bundan fazla ne harcarsan dönüşümde sana öderim. Sence bu üç kişiden hangisi haydutlar arasına düşen adama komşu gibi davrandı? Yasa Osman'ı ona acıyıp yardım eden dedi. İsa git sen de öyle yap dedi. Bence bu hikayenin bugünkü anlamı ve bize gelen en azından anladığımız anlamı, daha çok yaygın anlatımı özellikle bir yaklaşık 500 yıl önce bu değişim gerçekleşti. Biraz daha tarihçesinden başlayacağım ama çok önemli bir hikaye, bir anlatım, benzetme bizler için. Neden Yahudi dini ileri? Samiriyeli birini örnek gösteriyor ve övüyor. Bunun hikayesi bile çok radikal bir şey. Senin gibi bugünkü modern anlatımında baktığımızda İsa Mesih, Samiriyeli birini, sevmedikleri, düşmanların diye saydıkları birini iyi bir yere çıkarıyor. Yahudiler öyle zorluk yaşıyorlardı ki Samiriyelilerle birlikte birbirlerinin şehirlerinin yakından geçmezlerdi. İsa Mesih bir yerde Samiriyeden geçmek istiyor. Yuhan'la dörtte buluyoruz biz bu hikayeyi. Havariler şaşırıyor elbette. Hatta orada gidip bir de Samiriyeli kadınla konuşurken bayağı bir şaşırıyorlar bu sefer. Tepkileri oluyor orada biraz. Fakat burada gördüğümüz sadece Samiriyeli'nin iyi olması ya da Samiriyeli'nin pozitif bir şekilde anılması değil. Burada elbette dini liderler var. Dini lidere iki tane dini lider örnek veriyor. Kötü örnek. Bakın diyor, bu adama şu iki kişi yardım etmedi. Bu kişi yardım etti. Düşmanı saydığı kişiyi iyi niyetle, güzellikle, şefkatle karşıladı. Ve orada kullanılan bir bölüm var. Yüreği sızladı ona karşı. Bu bizim için çok değerli olacak. Aradaki farkı konuşurken. Ve elbette buradan çıkardığımız ana ders bizim genellikle şu oluyor. Komşum kim? Komşum karşılaştığım her insan. Karşılaştığım her insana karşı Tanrı'dan gelen benim sorumluluğum var. Eğer yaşayacaksam, gerçek anlamda Tanrı ile yaşayacaksam benim herkesi din farkı olmadan, geçmiş problemlerimiz, savaşlarımız, onları unutaraktan onlara insan gibi davranmamız öğretiliyor bize burada. Bu modern çeviriye baktığımızda. Elbette bunu Hristiyanlık'ta Samaritan's Purse diye bir grup var. Mesela Antakya'da deprem oldu. Hatay depreminde ve elbette 10 şehri kapsadı bu deprem ama Hatay'da en aktif hastane işleten Amerika'dan doktorlar getirerek o hastaneyi işleten, yaklaşık bir 3 ay kaldılar diye biliyorum, emin değilim. Ve çok sevilen, çok kaliteli iş yapan Samaritan's Purse buradan geliyor. Samariyeli'nin bir nevi cüzdanından gibisinden bir anlatım var. O verilen, oradan alınan desteklerle doktorlar işe alınıyor ve dünyanın her tarafında olaylar olduğunda oraya gidip küçük hastaneler, geçici hastaneler kurarak insanlara destek oluyorlar. O buradan geliyor ve bu ayetlerden teşvik alarak yapılmış. Bu elbette dediğim gibi modern anlatım bizim için. Bir de elbette farklı bir anlatım dediğim bu ikinci anlatım var. Bu ikinci anlatım kilisenin erken kilise çağına baktığımızda ilk kiliselerimizdeki önderlerimizin verdiği aslında vaazlarında görüyoruz bunu. Ta ki Martin Luther'e kadar. Martin Luther'de aslında bu erken kilise dönemindeki vaazlarla aynı fikirde. Ayrım Martin Luther Ve Jean Calvin tarafında, ikisinin arasında oluyor. Jean Calvin bu yeni öğretiyi paylaşıyor. Şöyle de bir alıntım var aslında Jean Calvin'den. Onun hemen alıntıyı hızlıca paylaşayım sizlerle. Şöyle diyor ve gerçekten de herhangi biri bazı kişilerin merakı nedeniyle bu tür spekülasyonları Mesih'in niyetine aykırı bir şekilde tasarladıklarını görebilir. Mesih'in niyetine, Mesih'in hayrına yapıyorlar bunu ama bu doğru değil. Ancak burada söylediğim gibi esas amaç bize karşılıklı iyilik uygulamaları yükümlülüğünü getiren komşuluğun yalnızca dostlar veya akrabalarla sınırlı olmadığını, tüm insanlığa yayıldığını göstermektir diyor bu hikaye için. Fakat Martin Luther öyle düşünmüyordu. Martin Luther ve Daha önemlisi ilk kiliseler nasıl öğretiyorlardı? Mesela Agustin ne öğretiyordu? Altın Ağızlı Yuhan'la bu ayetleri nasıl açıkladı insanlara? İskenderiyeli Kiril bu ayetleri nasıl açıkladı? Ona bakacak olursak büyük bir fark görüyoruz. Bu farkında nedeni şu, kilise babaları alegori kullanıyorlardı. Yani benzetmeleri benzetme gibi deyip de tek bir noktada buluşmak yerine, yani tek bir öğreti altında toplanmak yerine, mesela modern anlatımda olduğu gibi, Onlar daha çok alegori olarak görüyorlardı. Her, bahsedilen her şeyin bir anlamı başka bir derin öğretisi olarak görüyorlardı. Elbette bu çok farklı, yanlış öğretilere kayabiliyor tahmin edeceğiniz üzere. Çünkü orada yanlış bir anlatım, yanlış bir öğreti çok kötü sonuçlara sebep olabilir. Bu nedenle bugünkü çağda daha çok kendi o ayetin içinde yazanlar bir öncesinde son öncesinde yani o kendi bağlamındaki anlamına bakarak bir sonuca varıyoruz. Ve çok doğru aslında bu. Fakat bu anlatımda bence çok yanlış yapıyoruz. Neden? Benzetmelerin amacı genel olarak baktığımızda göklerin egemenliğini anlatmak. Eğer biz bu modern çeviriyi kabul edersek, modern anlatımı, bu modern anlatımdaki sana benzemeyen insanları sev, Elbette. İsa Mesih diyor, biz daha günahkarken Mesih bizim için öldü. Pavlos Efendi böyle yazıyor. Zaten bunu kabul ediyoruz. Pavlos Efendi birçok yerde direkt söylüyor. Fakat buradaki anlatımda, benzetmede yani, diğer benzetmeler gibi göklerin gemilerine nasıl girilir? Çünkü soru bu. Soru neydi? Öğretmenim, sonsuz yaşımı miras almak için ne yapmalıyım? Sonsuz yaşımı miras almak için bana benzemeyen insanları sevmem yeterli mi? Bu evet, çok değerli bir şey. Fakat yetmez.
[00:09:50] Yetemez çünkü bu sefer amellerimiz de kurtuluyormuş gibi oluyor. Çok net bir şekilde biliyoruz ki kutsal kitabın tamamına, bütün bağlamına baktığımızda bu yetmez. Çünkü Tanrı'yı seviyorsun, tamam bir de komşunu seversen artık yaşayabilirsin, kurtulabilirsin. Elbette bunun sadece o olmadığını biliyoruz. Bunun biraz daha derin bir öğretisi olmalı bence. Bu öğretide şu, özellikle Chrysostom yani altın ağızlı Yuhanna'ya bakaraktan bunları ilerleteceğim. Fakat burada bir alegori var. Yani buradaki her karakterin bir amacı var. Kullanılan her kelimenin. Bu benim bireysel düşüncem. Elbette yanlış öğretilere çekilebilir. Fakat burada şunu anlayabiliriz. Yolcu buradaki, alegori öğretisine göre, buradaki yolcu Adem'i temsil ediyor. Adem, Yurşalim'den, Tanrı'nın kentinden Eriha'ya iniyor. Yani Tanrı'dan uzaklaşıyor. Böyle anlatılıyor. Allegori olarak anlarsak. Tanrı'ya yakın bir yerden, yarışarından uzaklaşıyor. Eriha'ya iniyor. Yolu ilerlerken saldırıya uğruyor. Kötü olanlar tarafından. Burada şeytanın kandırması artı kötülüklere bağımlı olan insanların diğer insanlara ve belki onlar gibi olmayan insanlar çektirdiği acı o yola düşen Tanrıdan uzaklaşan insanları bir nevi daha fazla girdaba çekmesini temsil ediyor. Ve elbette orada az kalsın öldürüldüğünü görüyoruz. Bu alegori anlayışında buradaki rahip ve levil de çok önemli bir şeyleri temsil ediyor bizim için. Rahip yasayı temsil ederken levil ise eski anlaşmanın tamamını bizler için temsil ediyor. Yani ne rahip Nelewili onu kurtaramıyor. Aslında kurtaracak da gücü yok. Çünkü amacları onlar değil. Eski antlaşmanın ve yasanın amacı bizlerin günahını, ihtiyacımızı ortaya çıkarmak olduğu için. Onlar zaten kurtaracak güçte değiller. Ve sonrasında baktığımızda dediğimiz gibi Kudüs'ten uzaklaşıyor fakat orada kalmıyor. Samiriyeli geliyor, onu tedavi ediyor. Allegori anlayışında Samiriyeli, buradaki Samiriyeli İsa Mesih'i temsil ediyor. Oradaki ihtiyacına olan insanı görüyor.
[00:11:56] Yüreği sızlıyor. Yüreği sızlıyor önemli demiştim. Neden? Çünkü yüreği sızlama burada kullanılan kelime İsa Mesih için genellikle kullanılıyor. Kutsal bir yürek sızlaması. Yani bir yerde İsa Mesih'in sakat birini iyileştirirken ona dönüp bakıyor ve yüreği sızlıyor ve onu iyileştiriyor.
[00:12:16] Burada da yine aynı kelime kullanılıyor. İsa Mesih, Samiriyeli kişi burada o kişiyi görüyor, yaralar içinde ölmek üzere yüreği sızlıyor, onu tedavi ediyor. Ve elbette bu güce sahip olan sadece ve sadece Tanrı. Tanrı alçalıyor. Yörüşelim'den Eriha'ya, Eriha'dan Yörüşelim'e giden bir yolculuk sırasında karşılaşıyorlar ve buradaki Samiriyeli bunu temsil ediyor. Ve burada dediğim gibi Jean Calvin ve Martin Luther ayrı fikirlerdeydi. Martin Luther şöyle diyor, ''Bu samimiliğe elbette Rabbimiz İsa Mesih'in kendisidir ki Tanrı'ya ve komşusuna olan sevgisini göstermiştir. Tanrı'ya olan sevgisini gösterdi çünkü kendisi ona itaat etmiş.'' Yani Tanrı'ya, Baba Tanrı'ya karşısında kendini alçaltmış ve Baba Tanrı'nın isteğini yerine getirmiştir. Gökten inmiş ve insan olmuştur. ''Böylece babasının iradesini yerine getirmiştir. komşusuna olan sevgisini ise vaftizin hemen ardından vaaz vermeye, mucizeler göstermeye, hastaları iyileştirmeye başlamasıyla göstermiştir. Yani Martin Luther için elbette bu kişi İsa Mesih'in ta kendisidir diyor. Calvin hayır diyor bu Mesih'e karşı iyi niyetle yapılmıştır fakat bu öğretilmiyor burada. Benim düşüncem dediğim gibi kilise babalarıyla aynı fikirdeyim. Kilise babalarının öğretisi diğer benzetmelerin algımıza göre daha uygun. Bu anlamda, bu bağlamda daha doğru bir öğreti. Modern öğreti yani Calvin'in ve Calvin'den sonra gelen öğreti şefkat ve sosyal adalet çerçevesinde odaklanıyor. Fakat kilise babalarının anlatımı bu alegori ise kurtuluş ve lütuf üzerine odaklıdır. Mesajı dışlanmış birini bile sevmektir modern çeviride. Kilise babalarının anlatımında ise Mesih, tek kurtarıcı İsa Mesih'in kendisidir. Ona muhtacızdır. Elbette figür bir tarafta samimiyeli, iyi yürekli bir samimiyeli iken diğer tarafta İsa Mesih'in ta kendisidir. Beden alan, o ihtiyacı gören ve yüreği sızlayan. Bu taraftaki ders, aldığımız ders, modern taraftaki aldığımız ders merhametli olmamızdır. Tanrı'nın öğretisine uygun bir şekilde Samiriyeli gibi olmamızdır. Buradaki öğreti ise Tanrı gibi olmamızdır. İsa Mesih gibi olmamızdır. Onu örnek almamızdır. Gördüğünüz gibi diğer bütün benzetmelerde biz bu taraftayken, bu bölüme geldiğimizde bir anda kendimizi çok daha sosyal adalet çerçevesinde bulabiliyoruz. Bu nedenle bence bu dünyasal bir iyi olalım, İyilik yapalım. Düşünsene elbette iyi olalım. Bu zaten varsayım. Fakat kurtuluşun bununla mümkün olduğu bir anda yanlışta sızabiliyor kiliselerimize. Fakat bu alegori açıklaması bence çok daha net bir şekilde oturuyor.
[00:15:03] Fakat kapatırken iki tarafı da destekleyecek bazı şeyler söylemem gerekiyor. Yani iki tarafında verdiği çok değerli dersler var. Aslında kilise babalarının paylaştığı alogoride hem Tanrı'ya olan ihtiyacımız, O'nun lütfuna olan ihtiyacımız, aynı zamanda O'nun gibi olmamız bize öğretilirken. Fakat diğer tarafta sadece Tanrı'nın ihsanesinin yaptığı bir işler yok. Göksel Krallığa girmek için ne yapılır o kadar net değil. Biraz daha genel açık bırakılıyor. İyi olmak. Samiriyeli gibi olmak. Olsa da ikisinde de, her iki yorumda da kurtuluş ve Mesih'e olan ilişkimiz önemli. Sonuç olarak, iki anlatım da çok değerli bizler için. İster modern açıklamaya bakın, ister kilise babalarının alegori olarak anlayışına bakın. İkisi de bizler için aşırı değerli. Neden? Birisinde dediğimiz gibi Samiriyelinin o temsil ettiği kişi, yani düşmanı olup olmamasına bakmaksızın, kim olduğuna bakmaksızın, insan olduğu için Ona başka diğer insanlara yardım etmemiz elbette çok değerli ve bunu komşumuzu sevmek olarak anlatıyor o hikaye. Fakat alegori olarak görmenin önemi de burada ortaya çıkıyor. Benzetmelerde olduğu gibi bir kurtarıcı var ve bizler o kurtarıcıya muhtaçız. O merhametli, lütuf dolu kurtarıcı bizim durumumuzu görüyor. Bizler Tanrı'dan uzaklaşan birinci Adem'ler gibi, Adem gibi yani Adem bahçesindeki Adem gibi Tanrı'ya baş kaldıran, Tanrı'dan uzaklaşmak isteyen insanlar ne yazık ki Tanrı'dan uzaklaşıp, ışıktan kaçıp karanlığa ilerledikleri için çok acı çekiyorlar. Çok acı duruma, kötü duruma düşüyorlar. Fakat İsa Mesih onları orada bırakmıyor. O karanlığa geliyor, karanlıktan alıp onları iyileştiriyor. Tekrardan sağlıklı bir hayata olması gerektiği gibi başlangıca tekrar geri götürüyor. Birinci Adem günaha, ikinci Adem yani İsa Mesih ise bizi tekrar Tanrı'ya götüren tek yoldur. Bu anlamda alegori tarafından bu çok değerli ve önemli dersi öğrenebiliyoruz.
[00:17:09] Ve son olarak İsa Miriyeli benzetmesinde sormamız gereken bir soru daha var. Bu soru da şu, sadece komşum kim değil, ilk soru yani öğretmenim sonsuz yaşımı miras almak için ne yapmalıyım? Yani ebedi yaşama ulaşmak için, ebedi yaşamı tatmak için ne yapmam gerekiyor? Bunlar aslında sormamız gereken sorulardan bir tanesi. Onun gibi sevebilmek için, eğer Samiriyeli adam orada İsa misliyi temsil ediyorsa, onun gibi seven, dünyaya baktığında onun gibi yüreğim sızlayabilmesi için benim ilk başta bu taştan olan yüreğim, bu dünyaya sevgiyle dolan yüreğimin Tanrı'ya dönmesi gerekiyor. Eski antlaşmada dediği gibi Tanrı bu taştan olan yüreklerimizi çıkarıp yerine etten yürekler verecek. Öyle ki biz de onun gibi tekrardan hissedebilelim. O kadar yozlaşıyoruz, o kadar yüreğimiz sertleşiyor ki Tanrı söylediği gibi taş gibi oluyor, sert oluyor, yüreğimiz artık sızlamıyor insanlara karşı. Yüreğimizin tekrar sızlayabilmesi için tekrar her şeyini bırakıp vazgeçen Tanrı'yla eşitliğinden vazgeçen İsa Mesih'in yaptığı gibi bizler de onun gibi olabilmemiz için ilk başta bizim bu tedaviye ihtiyacımız var. Bizler Tanrı'dan uzaklaşan insanlar tekrar ona dönebilmemiz için İsa Mesih'in lütfuna, merhametine ihtiyacımız var. Bizleri Tanrı'ya tekrar götürebilecek olan sadece ve sadece İsa Mesih'tir. Ve elbette orada son bir hancı bölümü var. İsa Mesih hancıya gidiyor. Hancı emanet ediyor. Elbette bu anlatımda İsa Mesih'in Petrus'a, o son ayrılmadan önce, yanlarından ayrılmadan önce balık yerken birlikte Petrus'la ona söylediği, Petrus beni seviyor musun? 3 defa soruyor ve her birinde koyunlarıma bak, kuzularıma bak diyor orada. Burada da görüyoruz ki bir hancı var, o hancı da bu alegoride kilise oluyor. Bu nedenle kilise tedavi gören, Hala günahkar ama tedavi gören, devamlı Tanrı'ya benzeyen, devamlı iyileşen, yürekleri iyileşen insanlar olarak kilise bizler için o hancıyı temsil ediyor.
[00:19:16] Arkadaşlar bir benzetmenin de sonuna geldik. Lütfen bu İsa Meryeli hakkında siz nasıl düşünüyorsunuz? Daha çok bu modern çeviriyi mi kabul ediyorsunuz anlatımı yoksa bu alegori anlatımını? İki anlatımında elbette eksikleri var fazlası olabilir. Fakat size bırakıyorum. Düşüncelerinizi okumak için merakla bekliyor olacağım. Elbette Tiramisu kanalına üye olmayı, zili açmayı unutmayın. Kendinize iyi bakın, esen kalın.